29 Haziran 2025 Pazar

Kwaidan (1964) - Masaki Kobayashi




    Tekrar Uzak Doğu sinemasına gidiyoruz bu yazımızda. Konumuz dört farklı halk hikayesini ihtiva eden bir Japon korku filmi Kwaidan. Yönetmeni Masaki Kobayashi; aynı zamanda The Human Condition serisinin ve 135 dakikasını da gözünüzü kırpmadan izleyeceğiniz, 8'in üzerindeki puanını sonuna kadar hak eden Harakiri filminin de yönetmenidir. 

    Kwaidan ise, tam bir görsel şölen desek yeridir. Gerçekten renkler harikulade kullanılmış; her bir sahnesi, ekran görüntüsü aldığınızda bilgisayarınıza duvar kağıdı yapabileceğiniz cinsten. Hikayeler birbirinden tamamen ayrı olup adını Lafcadio Hearn'ün 1904 yılındaki "Kwaidan: Garip Şeylerin Hikayeleri ve Çalışmaları" adlı koleksiyonundan almıştır. 

    Hikayelere geçmeden önce Japon folkloründeki korkunun mahiyetinden -hepsini teker teker olmasa da en azından filmde geçenlerden- biraz bahsetmekte fayda var. 

    Japon halk hikayeleri, konusu korku olsun olmasın, içinde hep ruhani bir tarafı barındırır ve bununla birlikte oldukça sadedir. Dünyevi anlatıdan ziyade tinseldir. Hep bir vechiyle bu dünyadan çok ölümün ötesine bakar. Uhrevi olan şey ise özdür, latiftir. Bu cihetiyle Japon insanının sade ve duru olana içten içe gösterdiği saygının, hayranlığın ve temayülün belki birçok müsebbibinden birini de bir nebze bulmuş olabiliriz. Biz yine de bu meseleyi biraz irdeleyelim.

    Her toplumun sanat algısını ve bunu ifade ediş biçimini şekillendiren belli başlı etkenler vardır ve bunların en mühimi o toplumun fıtratıdır. Peki bir toplumun fıtratını var olduğu nihai şeklinde getiren nedir? Dünyayı algılayış biçimleri. Peki onu teşekkül eden unsurlar neler? Bunlar, yaşadıkları coğrafyanın ikliminden tutun, konuştukları dilin sentaks yapısına kadar son derece çeşitlidir. Örneğin Japonca, Türkçe gibi özne-nesne-yüklem sıralaması ile cümle kurulan dilleri konuşan halklar daha süreç odaklı düşünürler diyebiliriz. Zira gayet derecede uzun ve detaylı bir cümle kurduğumuzu düşünün. Konu sadete gelmeden önce bütün detayları dinleyip aklınızda tutmanız gerekmektedir. Özne-yüklem-nesne sıralaması olan İspanyolca ve İngilizce veya yüklem-özne-nesne diye sıralanan Arapça gibi dillerde ise cümlemiz ne kadar detaylı olursa olsun, yüklemi detaylardan önce söyleriz ve daha sonra anlatacağımız detaylar bir nebze önemsiz kalır çünkü dinleyici duyacağını duymuş, gerisini duymak zorunda değildir. Haliyle bu dilleri konuşan halkların zihni ise daha sonuç odaklı çalışır. Bu da toplumlar arasında ince düşünme karşısında somut neticeye ehemmiyet verme gibi bir fark doğurur ki bu durum sanatsal ifadelerimize kadar sirayet eder.
   
    İklim ise herkesin bildiği gibi; mesela soğuk iklim mesafeli kişilik, sıcak iklim samimi kişilik özellikleri veriyor insanlara. Japonya gibi dış dünyadan izole bir ada ülkesinde ise insanların bu kadar içe dönük olmalarına şaşmamalı. Bu içe dönüklüğün ve ince düşüncenin bir neticesi olarak duygularını aktarma noktasında son derece karmaşık bir ifade tarzına haiz olmuşlardır. 

    Japonlar fıtratları itibariyle sade olana temayül eder dedik, bu filmde de karmakarışık olayların son derece sessiz ve sükunetli bir atmosferde yaşatıldığına şahit oluyoruz. Ölülerin musallat olan ruhları, şeytanlar, öcüler gibi pek çok uç noktalardaki unsurlar; abartılı ses efektleri, absürt oyunculuklar ve büyük tepkiler olmadan dingin bir hava içerisinde sürükleniyor. Japon sanatında söylenenden ziyade söylenmeyen, gösterilenden ziyade gizlenen şeyler mana bulduğu için bu filmde de bu durum söz konusu. Cuniçiro Tanizaki, Gölgeye Övgü isimli kısa kitabında bir şeyin ne kadar gizli olursa, ne kadar gölgede kalırsa o kadar zarif olacağını sayfalarca anlatır. Söylenmeyen sözler çok şey anlatır, bu yüzden Japonlarda az sözle çok şey anlatmak fazilettir. Kwaidan da bunun bir tezahürü olarak abartıdan uzak, zarafetli bir film. 

    Kısaca hikayelerden bahsedecek olursak, ilk hikayenin adı 黒髪, (Kurokami) yani Siyah Saç. Fakir bir adam daha zengin bir kadın bulup karısını onun için terk eder. Yeni karısı bencil bir kadın çıkınca pişman olup eski karısına döner lakin bulduğu şey onun siyah saçları tarafından lanete uğramak olacaktır.





    İkincisi 雪女 (Yukionna) yani Karların Kadını. Bir oduncu kar fırtınası içinde kaybolur ve bir tanrıça olan Karların Kadını onu kurtarır. Bununla birlikte bu sırrı asla kimseye söylememesi yönünde sıkı sıkı tembihler. Yıllar sonra oduncu dayanamayıp sırrını eşine anlatır fakat eşinin aslında Karların Kadını olduğunu fark edecektir.




    Üçüncü hikaye olay örgüsü cihetinden beni en çok etkileyen ve görsel anlamda en çok tatmin eden hikaye olmuştu. 耳無し芳一の話 (Miminashi Hoichi no Hanashi) Kulaksız Hoichi'nin Hikayesi. Hoichi, bir budist manastırında yaşayan âmâ bir keşiş olup biwa çalmakta çok maharetlidir. Bir gün geçmiş zamanda bir savaşta ölen samurayın ruhu onu ziyaret eder ve efendisine de böyle çalmasını ister. Böylelikle, ölmüşlerin ruhlarına biwa çalmasıyla Hoichi'nin hikayesi başlamış olur.





    Dördüncü ve sonuncu olarak, 茶碗の中 (Chawan no Naka) Çay Fincanının İçinde hikayesi de, bir adamın su içtiği kapta suretler görmesini anlatıyor.



    Kwaidan'ın kesinlikle izlemeye değer bir film olduğunu düşünüyorum, bilhassa Hoichi'nin öyküsünde kendimi bir Kabuki gösterisi izliyor gibi hissettim. En beğendiğim hikaye o oldu ve sırf onun için bile izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Uzunluğuna rağmen bir solukta izleniyor. Gerçi isteğe bağlı hikayelere bölünerek de izlenebilir fakat yine de baştan sona izlerken sıkılmayacaksınızdır.

0 yorum:

Yorum Gönder