29 Haziran 2023 Perşembe

Feryadımı duyuyor musun, Marian?

    1980'li yılların post-punk modasının bir meyvesi olan First and Last and Always albümünün içindeki en nadide parça bu yazımın konusu. Marian. 
    1985 yılında çıkan bu albüm genel anlamda diğer The Sisters of Mercy albümlerine nazaran daha karanlık ve gotik bir atmosfere sahiptir. Özellikle grubun solisti Andrew Eldritch'in o boğuk sesiyle Marian'a yalvarmaları, iç çekişleri, vaveylaları bu şarkıyı eşsiz kılıyor. Engin bir denizin ortasında batmaktayken, o deryayı bir matemhane ittihaz edinip ümitsiz yakarışlarla sayıklıyor Marian'ın adını. 

    Evet, bugün bir şarkının mütalaasını yapmak niyetindeyim. 


Sözleriyle başlayalım:





                                                    In a sea of faces, in a sea of doubt                                                   
                         In this cruel place your voice above the maelstrom                    
            In the wake of this ship of fools I'm falling further down   
         If you can see me, Marian, reach out and take me home

I hear you calling Marian
Across the water, across the wave
I hear you calling Marian
Can you hear me calling you to
Save me, save me, save me from the grave
Marian

Marian, there's a weight above me
And the pressure is all too strong
To breathe deep
Breathe long and hard
To take the water down and go to sleep
To sink still further
Beneath the fatal wave
Marian I think I'm drowning
This sea is killing me

I hear you calling Marian
Across the water, across the wave
I hear you calling Marian
Can you hear me calling you to
Save me, save me, save me from the grave

Was ich kann und was ich könnte
Weiß ich gar nicht mehr
Gib mir wieder etwas schönes
Zieh mich aus dem Meer
Ich höre dich rufen Marian
Kannst du mich schreien hören
Ich bin hier allein
Ich höre dich rufen Marian
Ohne deine Hilfe, verliere ich mich in diesem Ort

I hear you calling Marian
Across the water, across the wave
I hear you calling Marian
Can you hear me calling you to
Save me, save me, save me from the grave
Marian, Marian, Marian,
Marian, Marian,
Marian, Marian, Marian,
Marian, Marian,
Marian,
Marian.


Yüzler denizinde, şüpheler denizinde,
Girdabın üzerinde sesin, bu acımasız yerde,
Daha da derine düşüyorum bu aptallar gemisinin peşinde
Beni görüyorsan Marian, yetiş ve götür beni eve.

Seslenişini duyuyorum, Marian
Suyun ötesinden, dalgaların ötesinden
Benim de sana seslenişimi duyuyor musun
"Kurtar, kurtar, kurtar beni mezardan"

Marian, bir yük var üzerimde basıncı çok ağır
Derin bir solukla
Uzun ve güç nefes almak,
Suyu içine çekip uykuya dalmak için 
Ölümcül dalganın altında daha da derine batmak için. 
Marian sanırım boğuluyorum
Bu deniz beni öldürüyor. 

Seslenişini duyuyorum, Marian
Suyun ötesinden, dalgaların ötesinden
Benim de sana seslenişimi duyuyor musun
"Kurtar, kurtar, kurtar beni mezardan"

Ne yapabilirim ve ne yapabilirdim?
Artık bilmiyorum
Bana güzel bir şey ver yeniden
Çek beni bu denizden
Seslenişini duyuyorum Marian
Feryadımı duyuyor musun?
Burada yalnızım.
Seslenişini duyuyorum Marian
Yardımın olmadan burada kaybolmuşum.

Seslenişini duyuyorum, Marian
Suyun ötesinden, dalgaların ötesinden
Benim de sana seslenişimi duyuyor musun
"Kurtar, kurtar, kurtar beni mezardan"
Marian, Marian, Marian,
Marian, Marian,
Marian, Marian, Marian,
Marian, Marian,
Marian,
Marian.


    Deniz metaforuyla başlayalım;  yüzler denizinde, şüpheler denizinde boğulmak üzere bir biçareyiz. Her yüz kendi maskesi altından bize bakmakta ve bizi çevreleyen bu merhametsiz kuşku denizinde batıyoruz. Anafora düşeceğiz de, Marian'ın sesini duyunca hafif bir umut esintisi teskin ediyor kalbimizi. Batmakla direnmek arasında bocalarken ona mezardan kurtulmak için yalvarmaya, sesimizi duyurmaya çalışıyoruz, heyhat, biz onu duyarken o bizi işitiyor mu muamma.  
        Sonra Almanca kısım geliyor, dilin fonetiği sebebiyle gerçekten boğulan adam hissiyatını iliklerinize kadar yaşıyorsunuz. Bence şarkının en vurucu kısmı olan, "Ich bin hier allein" dediği yerdeki iç çekişleri, çaresiz ağlamaklı hali ve ses tonu sizi gerçekten denizin derinliklerine sürüklüyor ve o yetîmane yakarışların ve nidaların altında ezilmekten başka seçeneğimiz yok gibi görünüyor.

    Ardından dakikalarca adını sayıklıyoruz Marian'ın. Dalgalarla boğuşuyoruz, ruhumuzun derinliklerinden kopup gelen bir haykırışla yırtıyoruz yüreğimizin perdesini. Nefesimiz tükenene ve ölümcül dalgalara yenik düşene kadar başımızı suyun üstünde tutmaya çalışıyoruz. Sürükleniyoruz gecenin muğlak kıyılarına ve beyhude bakıyoruz zifiri semaya, bir umut yıldızı aramaya. En sonunda biçare bir şekilde bırakıyoruz kendimizi zira kimse duymuyor bizi. 

    Ne zaman bu şarkıyı dinlesem, her seferinde tarifi namümkün duygulara gark oluyorum. Marian'ı keşfettiğimde 18 yaşındaydım ve bugün 25'e de bunu dinleyerek giriyorum. Beni yıllarca bıktırmayan, eskidikçe değeri artan, sahip olduğum tek şarkı bu. Evet sahip olduğum diyorum çünkü artık benden bir parça oldu, parça değil benimle bir bütün oldu. Daha ilk duyduğum anda yüreğimi alevlendirmişti, işte o an anlamıştım, benim şarkım buydu. 

    Marian gerçekten zamanlar ötesinde bir eser. Bilhassa solistin sesi ona bu güzel duyguları hamlediyor, benim bu adamın sesine duyduğum hayranlığı anlatmaya her türlü çabam yetersiz kalır.  

  İnsanın hayat yolculuğundaki tekamülü sürecinde geçtiği merhalelerde hep bir dibe batma anı vardır ve bu şarkı o noktada insanlığın ortak bir duygusunun özetidir bence. Bu şarkıyı dinleyip hislenmek için dibe batmış olmaya da gerek yoktur, o latif duygulara talip olmak kafidir, gerisini kendisi hallediyor. 




2 yorum:

CİVCİV dedi ki...

eline salık

ecem dedi ki...

teşekkür ederim <3

Yorum Gönder